CMK’DA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER HAKKINDA RAPOR
1
CMK’DA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER HAKKINDA RAPOR
Ceza Muhakemesi Kanunu Ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinde yer alan madde numaralarıyla yazılmıştır. Kanun teklifine
https://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem27/yil01/ss105.pdf linkinden ulaşabilirsiniz.
MADDE 18: 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 102’nci
maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
“(4) Soruşturma evresinde tutukluluk süresi, ağır ceza mahkemesinin görevine girmeyen işler
bakımından altı ayı, ağır ceza mahkemesinin görevine giren işler bakımından ise bir yılı
geçemez. Ancak, Türk Ceza Kanununun İkinci Kitap Dördüncü Kısım Dördüncü, Beşinci,
Altıncı ve Yedinci Bölümünde tanımlanan suçlar, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren
suçlar ve toplu olarak işlenen suçlar bakımından bu süre en çok bir yıl altı ay olup, gerekçesi
gösterilerek altı ay daha uzatabilir.
(5) Bu maddede öngörülen tutukluluk süreleri, fiili işlediği sırada on beş yaşını doldurmamış
çocuklar bakımından yarı oranında, on sekiz yaşını doldurmamış çocuklar bakımından ise
dörtte üç oranında uygulanır.”
DEĞERLENDİRME:Eklenen 4. fıkrayla soruşturma aşamasında da tutukluluk süresi
düzenlenmiş ve kovuşturma ile soruşturma evrelerinde tutukluluk süreleri birbirinden
ayrılmıştır.
MADDE 19: 5271 sayılı Kanunun 171 inci maddesinin ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiş, üçüncü fıkrasında yer alan “,uzlaşmaya ilişkin hükümler saklı kalmak üzere”
ibaresi madde metninden çıkarılmış, fıkranın (d) bendinde yer alan “uğradığı zararın,” ibaresi
“uğradığı ve Cumhuriyet savcısı tarafından tespit edilen zararın,” şeklinde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(2) Uzlaştırma ve ön ödeme kapsamındaki suçlar hariç
olmak üzere, Cumhuriyet savcısı, üst sınırı iki yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren
suçlardan dolayı, yeterli şüphenin varlığına rağmen, kamu davasının açılmasının beş yıl süre
ile ertelenmesine karar verebilir. Suçtan zarar gören veya şüpheli, bu karara 173 üncü madde
hükümlerine göre itiraz edebilir.” “(6) Bu madde hükümleri; a) Örgüt faaliyeti çerçevesinde
işlenen suçlar, b) Kamu görevlisi tarafından görevi sebebiyle veya kamu görevlisine karşı
görevinden dolayı işlenen suçlar ile asker kişiler tarafından işlenen askerî suçlar, c) Cinsel
dokunulmazlığa karşı işlenen suçlar, hakkında uygulanmaz.”
2
DEĞERLENDİRME: Kamu davasını açmada takdir yetkisini içeren maddede Cumhuriyet
Savcılarına ait yetkinin genişletileceği ve ön ödeme kapsamındaki suçlar hariç olmak üzere;
üst sınırı 2 yıl veya daha az süreli hapis gerektiren suçlardan dolayı kamu davasının
açılmasının 5 yıl süreyle ertelenmesine ilişkin yetkinin Cumhuriyet Savcılarına verilmiş
olması açıkça Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 6/3. Maddesine aykırıdır.
Siyasallaşan ve iktidarın etkisinde kalan soruşturma makamlarının bu yönlü bir yetkiyle
donatılmış olması hukuka uygun değildir. 5 yıl gibi bir süreyle kişi güvenliğine ve hürriyetine
bir tehdit olarak tutulması; kişinin hak ve hürriyetlerine aykırı bir durumdur. Ayrıca
masumiyet karinesinin ihlali anlamına da gelmektedir. İsnat edilen suç; bakımından savunma
hakkının kullanılması isnat edilen suçlamalara karşı sav ileri sürme olanağından kişiyi
mahrum bırakabileceği gibi, mağdurlar açısından da hakkın yerine getirilmesi açısından da
soruşturmanın askıda bırakılması hak ihlallerine neden olacaktır. Maddede her ne kadar CMK
173. maddeye göre itiraz hakkı öngörülmüşse de itirazı incelemeye yetkili Sulh Ceza
Hakimliklerinin yetkilerinin sınırlı olması ve dosya üzerinde inceleme yapmak suretiyle karar
vereceği gerçeği karşısında maddi bulguların değerlendirilip karara bağlanması olanağından
yoksun olduğundan etkili bir yargılama yöntemi olmayacaktır.
MADDE 20: 5271 sayılı Kanunun 174’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) ve (c) bentleri
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş, fıkraya aşağıdaki bent eklenmiştir.
“b) Suçun sübûtuna doğrudan etki edecek mevcut bir delil toplanmadan düzenlenen,
c) Ön ödemeye veya uzlaştırmaya ya da seri muhakeme usulüne tâbi olduğu soruşturma
dosyasından açıkça anlaşılan işlerde ön ödeme veya uzlaştırma ya da seri muhakeme usulü
uygulanmaksızın düzenlenen,” “d) Soruşturma veya kovuşturma yapılması izne veya talebe
bağlı olan suçlarda izin alınmaksızın veya talep olmaksızın düzenlenen,”
MADDE 21: 5271 sayılı Kanunun 234’üncü maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(4)
Soruşturma veya kovuşturma evresinde, dava nakli veya adlî tıp işlemleri nedeniyle yerleşim
yeri dışında bir yere gitme zorunluluğu doğması hâlinde mağdurun yapmış olduğu
konaklama, iaşe ve ulaşım giderleri, 10/2/1954 tarihli ve 6245 sayılı Harcırah Kanunu
hükümlerine göre Adalet Bakanlığı bütçesinden karşılanır.”
MADDE 22: 5271 sayılı Kanunun 236’ncı maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesi
yürürlükten kaldırılmış ve maddeye aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.
3
“(4) Cumhuriyet savcısı veya hâkim tarafından ifade ve beyanının özel ortamda alınması
gerektiği ya da şüpheli veya sanık ile yüz yüze gelmesinde sakınca bulunduğu değerlendirilen
çocuk veya mağdurların ifade ve beyanları özel ortamda uzmanlar aracılığıyla alınır.
(5) Türk Ceza Kanununun 103’üncü maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan
mağdur olan çocukların soruşturma evresindeki beyanları, bunlara yönelik hizmet veren
merkezlerde Cumhuriyet savcısının nezaretinde uzmanlar aracılığıyla alınır. Mağdur çocuğun
beyan ve görüntüleri kayda alınır. Kovuşturma evresinde ise ancak, maddi gerçeğin ortaya
çıkarılması açısından mağdur çocuğun beyanının alınması veya başkaca bir işlem
yapılmasında zorunluluk bulunması hâlinde bu işlem, mahkeme veya görevlendireceği naip
hâkim tarafından bu merkezlerde uzmanlar aracılığıyla yerine getirilir. Mağdur çocuk yargı
çevresi ve mülkî sınırlara bakılmaksızın en yakın merkeze götürülmek suretiyle bu fıkrada
belirtilen işlemler yerine getirilir.
(6) Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinin ikinci fıkrasında düzenlenen suçlardan mağdur
olanların soruşturma evresindeki beyanları bakımından da beşinci fıkra hükmü uygulanır.
Ancak, beyan ve görüntülerin kayda alınmasında mağdurun rızası aranır. (7) Beşinci ve altıncı
fıkra kapsamında kayda alınan beyan ve görüntüler dava dosyasında saklanır ve gizliliği için
gerekli tedbirler alınır.”
MADDE 23: 5271 sayılı Kanunun mülga 250’nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir. “SERİ MUHAKEME USULÜ MADDE 250 - (1)
Soruşturma evresi sonunda aşağıdaki suçlarla ilgili olarak kamu davasının açılmasının
ertelenmesine karar verilmediği takdirde seri muhakeme usulü uygulanır: a) Türk Ceza
Kanununda yer alan;
1. Hakkı olmayan yere tecavüz (madde 154, ikinci ve üçüncü fıkra),
2. Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması (madde 170),
3. Trafik güvenliğini tehlikeye sokma (madde 179, ikinci ve üçüncü fıkra),
4. Gürültüye neden olma (madde 183),
5. Parada sahtecilik (madde 197, ikinci ve üçüncü fıkra),
6. Mühür bozma (madde 203),
7. Resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan (madde 206),
4
8. Kumar oynanması için yer ve imkân sağlama (madde 228, birinci fıkra),
9. Başkasına ait kimlik veya kimlik bilgilerinin kullanılması (madde 268), suçları. b)
10/7/1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında
Kanunun 13 üncü maddesinin birinci, üçüncü ve beşinci fıkraları ile 15 inci maddesinin
birinci, ikinci ve üçüncü fıkralarında belirtilen suçlar. c) 31/8/1956 tarihli ve 6831 sayılı
Orman Kanununun 93 üncü maddesinin birinci fıkrasında belirtilen suç. d) 13/12/1968 tarihli
ve 1072 sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunun 2
nci maddesinde belirtilen suç. e) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun ek
2 nci maddesinin birinci fıkrasının (1) numaralı bendinde belirtilen suç.
(2) Cumhuriyet savcısı veya kolluk görevlileri, şüpheliyi, seri muhakeme usulü hakkında
bilgilendirir.
(3) Cumhuriyet savcısı tarafından seri muhakeme usulünün uygulanması şüpheliye teklif
edilir ve şüphelinin müdafii huzurunda teklifi kabul etmesi hâlinde bu usul uygulanır.
(4) CUMHURİYET SAVCISI, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesinin birinci fıkrasında
belirtilen hususları göz önünde bulundurarak, suçun kanuni tanımında öngörülen CEZANIN
ALT VE ÜST SINIRI ARASINDA TESPİT EDECEĞİ TEMEL CEZADAN YARI
ORANINDA İNDİRİM UYGULAMAK SURETİYLE YAPTIRIMI BELİRLER.
(5) Dördüncü fıkra uyarınca sonuç olarak belirlenen hapis cezası Cumhuriyet savcısı
tarafından, koşulları bulunması hâlinde Türk Ceza Kanununun 50’nci maddesine göre seçenek
yaptırımlara çevrilebilir veya 51’inci maddesine göre ertelenebilir.
(6) Bu maddeye göre belirlenen yaptırımlar hakkında, Cumhuriyet savcısı tarafından,
koşulları bulunması hâlinde 231’inci madde kıyasen uygulanabilir.
(7) Bu madde kapsamında yaptırım uygulanması, güvenlik tedbirlerine ilişkin hükümlerin
uygulanmasına engel teşkil etmez.
(8) Cumhuriyet savcısı, şüpheli hakkında seri muhakeme usulünün uygulanmasını yazılı
olarak görevli mahkemeden talep eder. Talep yazısında; a) Şüphelinin kimliği ve müdafii, b)
Mağdur veya suçtan zarar görenlerin kimliği ile varsa vekili veya kanuni temsilcisi, c) İsnat
olunan suç ve ilgili kanun maddeleri d) İsnat olunan suçun işlendiği yer, tarih ve zaman
dilimi, e) Şüphelinin tutuklu olup olmadığı; tutuklanmış ise, gözaltına alma ve tutuklama
5
tarihleri ile bunların süreleri, f) İsnat olunan suçu oluşturan olayların özeti, g) Üçüncü fıkrada
belirtilen şartların gerçekleştiği, h) Belirlenen yaptırım ile beşinci ve altıncı fıkra uygulanmış
ise bunlara ilişkin hususlar ve güvenlik tedbirleri, gösterilir.
(9) Mahkeme, şüpheliyi müdafi huzurunda dinledikten sonra üçüncü fıkradaki şartların
gerçekleştiği ve eylemin seri muhakeme usulü kapsamında olduğu kanaatine varırsa talepte
belirlenen yaptırım doğrultusunda hüküm kurar; aksi takdirde talebi reddeder ve
soruşturmanın genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla dosyayı Cumhuriyet
başsavcılığına gönderir. Mazeretsiz olarak mahkemeye gelmeyen şüpheli, bu usulden
vazgeçmiş sayılır.
(10) Seri muhakeme usulünün herhangi bir sebeple tamamlanamaması veya soruşturmanın
genel hükümlere göre sonuçlandırılması amacıyla Cumhuriyet başsavcılığına gönderilmesi
hâllerinde, şüphelinin seri muhakeme usulünü kabul ettiğine ilişkin beyanları ile bu usulün
uygulanmasına dair diğer belgeler, takip eden soruşturma ve kovuşturma işlemlerinde delil
olarak kullanılamaz.
(11) Suçun iştirak hâlinde işlenmesi durumunda şüphelilerden birinin bu usulün
uygulanmasını kabul etmemesi hâlinde seri muhakeme usulü uygulanmaz.
(12) Seri muhakeme usulü, yaş küçüklüğü ve akıl hastalığı ile sağır ve dilsizlik hâllerinde
uygulanmaz.
(13) Resmî mercilere beyan edilmiş olup da soruşturma dosyasında yer alan adreste
bulunmama veya yurt dışında olma ya da başka bir nedenle şüpheliye ulaşılamaması hâlinde,
seri muhakeme usulü uygulanmaz.
(14) Dokuzuncu fıkra kapsamında Cumhuriyet savcısının talebi doğrultusunda mahkemece
kurulan hükme itiraz edilebilir.
(15) Bu maddenin uygulanmasına ilişkin usul ve esaslar Adalet Bakanlığı tarafından çıkarılan
yönetmelikle belirlenir.”
DEĞERLENDİRME: Yeni getirilen seri muhakeme usulünde Cumhuriyet Savcısının
doğrudan cezayı belirlemesi; yargılamanın üç sacayağından ikisini -iddia ve hüküm
makamını- birleştirerek engizisyon mahkemelerindeki itham sistemini hatırlatmakta ve
çelişmeli yargılama ilkesini de ihlal etmektedir. Bir diğer husus ise sanığa kanunda yer alan
cezanın yarısı verileceğinden suçu kabul etmeye iten bir durumu ortaya çıkabilecektir. Yine
6
düzenlemede suça iştirak hükümlerinin uygulanmasında toplu suçlarda birlikte hareket etme
mecburiyeti getiriliyor. Bu sistemden yararlanmak isteyen bir sanığın diğer sanığın beyanına
da bağlı tutulması bizce doğru değildir. Çünkü orada sanıklardan birisi bu sistemden
faydalanmak isteyebilir ama başka bir sanığın bu seri muhakeme usulünden faydalanmak
istememesi durumunda kanuni anlamda getirilen bir haktan da yararlanmama durumunu da
beraberinde getirecektir.
MADDE 24: 5271 sayılı Kanunun mülga 251’inci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir. “BASİT YARGILAMA USULÜ MADDE 251 - (1) Asliye
ceza mahkemesince, iddianamenin kabulünden sonra adli para cezasını ve/veya üst sınırı iki
yıl veya daha az süreli hapis cezasını gerektiren suçlarda basit yargılama usulünün
uygulanmasına karar verilebilir.
(2) Basit yargılama usulünün uygulanmasına karar verildiği takdirde mahkemece iddianame;
SANIK, MAĞDUR VE ŞİKÂYETÇİYE TEBLİĞ EDİLEREK, BEYAN VE
SAVUNMALARINI ON BEŞ GÜN İÇİNDE YAZILI OLARAK BİLDİRMELERİ
İSTENİR. TEBLİGATTA DURUŞMA YAPILMAKSIZIN HÜKÜM
VERİLEBİLECEĞİ HUSUSU DA BELİRTİLİR. Ayrıca, toplanması gereken belgeler,
ilgili kurum ve kuruluşlardan talep edilir.
(3) BEYAN VE SAVUNMA İÇİN VERİLEN SÜRE DOLDUKTAN SONRA
MAHKEMECE DURUŞMA YAPILMAKSIZIN VE CUMHURİYET SAVCISININ
GÖRÜŞÜ ALINMAKSIZIN, Türk Ceza Kanununun 61 inci maddesi dikkate alınmak
suretiyle, 223 üncü maddede belirtilen kararlardan birine hükmedilebilir. MAHKÛMİYET
KARARI VERİLDİĞİ TAKDİRDE SONUÇ CEZA DÖRTTE BİR ORANINDA
İNDİRİLİR.
(4) Mahkemece, koşulları bulunması hâlinde; kısa süreli hapis cezası seçenek yaptırımlara
çevrilebilir veya hapis cezası ertelenebilir ya da uygulanmasına sanık tarafından yazılı olarak
karşı çıkılmaması kaydıyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilir.
(5) Hükümde itiraz usulü ile itirazın sonuçları belirtilir.
(6) Mahkemece gerekli görülmesi hâlinde bu madde uyarınca hüküm verilinceye kadar her
aşamada duruşma açmak suretiyle genel hükümler uyarınca yargılamaya devam edilebilir.
7
(7) Basit yargılama usulü, yaş küçüklüğü, akıl hastalığı, sağır ve dilsizlik hâlleri ile
soruşturma veya kovuşturma yapılması izne ya da talebe bağlı olan suçlar hakkında
uygulanmaz.
(8) Basit yargılama usulü, bu kapsama giren bir suçun, kapsama girmeyen başka bir suçla
birlikte işlenmiş olması hâlinde uygulanmaz.”
DEĞERLENDİRME: Basit yargılama usulüyle getirilen yazılı savunma ceza yargılamamıza
hakim olan sözlü yargılama ilkesine aykırılık teşkil etmektedir. Ayrıca duruşma yapılmadan
karar verilmesi de yüzyüzelik - doğrudan doğruyalık ilkesine aykırıdır. Hüküm verilirken
Cumhuriyet Savcısının mütalaasının alınmaması çelişmeli yargılama ilkesine aykırıdır. Seri
yargılama usulünde iddia makamı hüküm makamının yerine geçerek “savcının
hakimleştiğini”, basit yargılama usulünde ise iddia makamının mütalaası alınmadığından
“hakimin savcılaştığını” söyleyebiliriz. Seri yargılama usulünde yarı oranında, basit yargılama
usulünde dörtte bir oranında düzenlenen cezada indirim hükümleri sebebiyle sanıklar bu
yargılama usullerine itilecek ve yukarıda açıkladığım ilkelerin ihlali nedeniyle adil
yargılanma hakları ihlal edilecektir.
MADDE 25: 5271 sayılı Kanunun mülga 252’nci maddesi başlığıyla birlikte aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiştir. “Basit yargılama usulünde itiraz MADDE 252 - (1) 251’inci
madde uyarınca verilen hükümlere karşı itiraz edilebilir. Süresi içinde itiraz edilmeyen
hükümler kesinleşir. (2) İtiraz üzerine hükmü veren mahkemece duruşma açılır ve genel
hükümlere göre yargılamaya devam olunur. Taraflar gelmese bile duruşma yapılır ve
yokluklarında 223 üncü madde uyarınca hüküm verilebilir. Taraflara gönderilecek davetiyede
bu husus yazılır. Duruşmadan önce itirazdan vazgeçilmesi hâlinde duruşma yapılmaz ve itiraz
edilmemiş sayılır. (3) Mahkeme, ikinci fıkra uyarınca hüküm verirken, 251 inci madde
kapsamında basit yargılama usulüne göre verdiği hükümle bağlı değildir. Ancak, itirazın sanık
dışındaki kişiler tarafından yapıldığı hâllerde 251 inci maddenin üçüncü fıkrası uyarınca
yapılan indirim korunur.
MADDE 26: 5271 sayılı Kanunun 253’üncü maddesinin birinci fıkrasının (b) bendinin
mevcut (4), (5) ve (6) numaralı alt bentlerinden sonra gelmek üzere sırasıyla aşağıdaki alt
bentler eklenmiş ve bent numaraları buna göre teselsül ettirilmiş, üçüncü fıkrasına “birlikte”
ibaresinden sonra gelmek üzere “aynı mağdura karşı” ibaresi eklenmiş, on ikinci fıkrasında
yer alan “en çok yirmi gün daha” ibaresi “her defasında yirmi günü geçmemek üzere en fazla
iki kez” şeklinde değiştirilmiştir.
8
“5. İş ve çalışma hürriyetinin ihlali (madde 117, birinci fıkra; madde 119, birinci fıkra (c)
bendi),”
“7. Güveni kötüye kullanma (madde 155),”
“9. Suç eşyasının satın alınması veya kabul edilmesi (madde 165),”
DEĞERLENDİRME: İş ve çalışma hürriyetinin ihlali suçları da uzlaştırma kapsamına
alınmıştır. Anayasanın Sosyal, Ekonomik Haklar ve Ödevler kısmının48. Maddesi'ne göre;
herkes dilediği alanda çalışma hürriyetine sahiptir hükmü yer almaktadır. TCK'nın 117.
Maddesine göre; kişinin iş ve çalışma hürriyetine ilişkin ihlali halinde cezai yaptırım söz
konusudur. İş hukukunda işveren ve işçi ilişkilerinde gerek uygulamada ve gerekse mevzuatta
yer alan emekçilerin aleyhine olan hükümler gözetildiğinde, emekçilerin çalışma hürriyetine
karşı işlenebilecek suçların uzlaştırmaya tabi tutularak, emekçilerin aleyhine sonuç;
doğurabilecek bir uygulamaya sebep olacaktır. Öte yandan yine aynı metinde yer alan
TCK'nın 119. Maddesinin de uzlaştırmaya tabi tutulması da siyasi hakların; inanç, düşünce ve
kanaat hürriyetinin kullanılmasının engellenmesinin birden fazla kişi tarafından işlenmek
suretiyle ortaya çıkan fiille ilgili hususun uzlaştırma hükümlerinin içerisinde yer alması
anayasanın24.25.26. Maddeleriyle; Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi'nin 8.9.10. Maddelerine
de açıkça aykırılık teşkil edecektir. Yargının siyasallaşmış olduğu ve tarafsızlığını yitirdiği bir
süreçte bu tür suçların uzlaştırmaya tabi tutulması hak ihlallerine neden olacaktır.
MADDE 27: 5271 sayılı Kanunun 280’inci maddesinin birinci fıkrasına (b) bendinden sonra
gelmek üzere aşağıdaki (c) bendi, mevcut (d) bendinden sonra gelmek üzere aşağıdaki (f)
bendi eklenmiş ve bentler buna göre teselsül ettirilmiştir. “c) Başka bir araştırmaya ihtiyaç
duyulmadan cezayı kaldıran veya cezada indirim yapılmasını gerektiren şahsî sebeplere ya da
şahsî cezasızlık sebeplerine bağlı olarak daha az ceza verilmesini veya ceza verilmesine yer
olmadığına karar verilmesini gerektiren hâllerde, hukuka aykırılığın düzeltilerek istinaf
başvurusunun esastan reddine,” “f) Soruşturma veya kovuşturma şartının gerçekleşmediğinin
veya önödeme ve uzlaştırma usulünün uygulanmadığının anlaşılması ya da davanın ilk derece
mahkemesinde görülmekte olan bir dava ile birlikte yürütülmesinin zorunlu olması hâlinde
hükmün bozulmasına ve dosyanın yeniden incelenmek ve hükmolunmak üzere hükmü
bozulan ilk derece mahkemesine veya kendi yargı çevresinde uygun göreceği diğer bir ilk
derece mahkemesine gönderilmesine,”
9
MADDE 28: 5271 sayılı Kanunun 282’nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki bent
eklenmiştir. “f) Sanık, müdafii, katılan ve vekilinin davetiye tebliğ edilmesine rağmen
duruşmaya gelmemesi hâlinde duruşmaya devam edilerek sanığın sorgu tutanakları anlatılmak
suretiyle dava yokluklarında bitirilebilir. Ancak, 195’inci madde hükümleri saklı kalmak
üzere, sanık hakkında verilecek ceza, ilk derece mahkemesinin verdiği cezadan daha ağır ise,
her hâlde sanığın dinlenmesi gerekir.”
MADDE 29: 5271 sayılı Kanunun 286’ncı maddesine aşağıdaki fıkra eklenmiştir. “(3) İkinci
fıkrada belirtilen temyiz edilemeyecek kararlar kapsamında olsa bile aşağıda sayılan
suçlar nedeniyle verilen bölge adliye mahkemesi ceza dairelerinin kararları temyiz
edilebilir:
a) Türk Ceza Kanununda yer alan;
1. Hakaret (madde 125, üçüncü fıkra),
2. Halk arasında korku ve panik yaratmak amacıyla tehdit (madde 213),
3. Suç işlemeye tahrik (madde 214),
4. Suçu ve suçluyu övme (madde 215), 5. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama
(madde 216),
6. Kanunlara uymamaya tahrik (madde 217),
7. Cumhurbaşkanına hakaret (madde 299),
8. Devletin egemenlik alametlerini aşağılama (madde 300),
9. Türk Milletini, Türkiye Cumhuriyeti Devletini, Devletin kurum ve organlarını aşağılama
(madde 301),
10. Silâhlı örgüt (madde 314),
11. Halkı askerlikten soğutma (madde 318), suçları. b) Terörle Mücadele Kanununun 6 ncı
maddesinin ikinci ve dördüncü fıkrası ile 7 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan suçlar. c)
Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun 28 inci maddesinin birinci fıkrası, 31 inci
maddesi ve 32 nci maddesinde yer alan suçlar.”
10
DEĞERLENDİRME: Bazı suçlar açısından istinaf sınırında olsa bile temyiz yolunun
açılması öngörülmüştür. Anayasanın eşitlik ilkesinden kaynaklı olarak buradaki suçların
sayısı yetersizdir. Ayrıca TMK kapsamındaki bütün cezalara karşı temyiz yolunun açılması
gerekmektedir. Bağlı suçlar açısından da, birisi açısından temyiz yolu açıksa, diğer suç
açısından da temyiz yolunun açık olduğu kabul edilmelidir. Birden fazla kişinin olduğu
dosyalarda bir kişi açısından temyiz yolunun açık olması durumunda, diğer sanıklar açısından
da temyiz kapsamında olmasa bile temyiz yolunun açık olması gerekmektedir. Bölge Adliye
Mahkemeleri'ne giden dosyaların detaylı ve adil bir incelemeden geçirilmediği uygulamada
dile getirilmektedir. Bazı cezaların istinafta kesinleşmesi Bölge Adliye Mahkemelerini
“küçük Yargıtaycıklar” olarak nitelendirilmesine yol açmıştır. Ülke genelinde içtihat birliğini
sağlamak adına tüm suçların temyize tabi tutulması gerektiği kanaatindeyim.
MADDE 30: 5271 sayılı Kanunun 308/A maddesinin birinci fıkrasının üçüncü ve dördüncü
cümleleri aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve fıkraya aşağıdaki cümleler eklenmiştir. “Daire,
mümkün olan en kısa sürede itirazı inceler ve yerinde görürse kararını düzeltir; görmezse
dosyayı itirazı incelemek üzere ceza daireleri başkanlar kuruluna gönderir. Kurula gönderilen
itiraz hakkında, kararına itiraz edilen dairenin başkanı veya görevlendireceği üye tarafından
kurula sunulmak üzere bir rapor hazırlanır.” “Kurulun itirazın kabulüne ilişkin kararları,
gereği için dairesine gönderilir. Kurulun verdiği kararlar kesindir. Dörtten fazla ceza dairesi
olan bölge adliye mahkemelerinde Hâkimler ve Savcılar Kurulu tarafından daire başkanları
arasından belirlenen ve dört üyeden oluşan başkanlar kurulu bu incelemeyi yapar. Başkanlar
kurulunun bu maddeye ilişkin çalışma usul ve esasları, Hâkimler ve Savcılar Kurulu
tarafından belirlenir.”
MADDE 31: 5271 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir. “GEÇİCİ MADDE 5-
(1) Bu maddeyi ihdas eden Kanunla;
a) 102’nci maddede yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı tarihten itibaren üç ay
sonra uygulanır.
b) 236’ncı maddenin dördüncü ve beşinci fıkralarında yapılan düzenleme uyarınca kurulması
gereken merkezler, en geç 1/9/2020 tarihine kadar faaliyete geçirilir. Bu tarihe kadar mevcut
uygulamaya devam olunur.
c) 250’nci maddede düzenlenen seri muhakeme usulü ile 251 ve 252’nci maddelerde
düzenlenen basit yargılama usulüne ilişkin hükümler, 1/1/2020 tarihinden itibaren uygulanır.
11
d) 1/1/2020 tarihi itibarıyla kovuşturma evresine geçilmiş, hükme bağlanmış veya kesinleşmiş
dosyalarda seri muhakeme usulü ile basit yargılama usulü uygulanmaz.
e) Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla; 1. Kovuşturma evresine geçilmiş dosyalarda
kamu davasının açılmasının ertelenmesi hükümleri, 2. Hükme bağlanmış veya kesinleşmiş
dosyalarda, suçun bu Kanunla uzlaştırma kapsamına alındığı gerekçesiyle uzlaştırma usulü, 3.
Hükme bağlanmış veya kesinleşmiş dosyalarda, suçun bu Kanunla ön ödeme kapsamına
alındığı veya taksit imkânı getirildiği gerekçesiyle ön ödeme hükümleri, uygulanmaz.
f) 286’ncı maddenin üçüncü fıkrasında yapılan düzenleme, bu maddenin yayımlandığı
tarihten itibaren on beş gün içinde talep etmek koşuluyla aynı suçlarla ilgili olarak bölge
adliye mahkemelerince verilmiş kesin nitelikteki kararlar hakkında da uygulanır. Bu bendin
uygulandığı hâlde, cezası infaz edilmekte olan hükümlülerin, 100 üncü madde uyarınca
tutukluluğunun devam edip etmeyeceği hususu, hükmü veren ilk derece mahkemesince
değerlendirilir.
g) 308/A maddesinde yapılan değişiklikle bölge adliye mahkemesi Cumhuriyet
başsavcılığınca yapılan itirazların incelenmesine ilişkin getirilen usul, bu maddenin
yayımlandığı tarihten önce itiraz yoluna başvurulup reddedilmiş olan itirazlar hakkında
uygulanmaz.
h) Aile mahkemeleri ile çocuk ve çocuk ağır ceza mahkemelerinde görev yapan psikolog,
pedagog ve sosyal çalışma görevlilerine ilişkin düzenlemeler, bu maddenin yayımlandığı
tarihten itibaren altı ay sonra uygulanır.”